26 Nisan 2009 Pazar

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
ATAOL BEHRAMOĞLU

Türk usulü tadım...

Dün Aydın'da 2.kez yapılan zeytinyağı tadım toplantısındaydım...Ortam yine çok nezih ve güzeldi ama biz Türklerin karakteristik özellikleri başrollerdeydi:) Tadım dediğimiz olay aslında gönüllülük esasına göre yapılan ve maddi anlamda ciddi kazançları olmayan bir uğraş... Dolayısıyla bu uğraşı kendimizce zevkli bir hale getirmemiz gerekirken dün farkettim ki biz gerginiz...Bu işi bir sınav ve bir kendini gösterme alanı gibi algılamaya başlamışız.Birşeyleri birilerine kanıtlama derdinde olmaktansa bilgilerimizi paylaşıp keyif alsak veya bunu sosyalleşme ve takım çalışmasına kendimizi alıştırmak için güzel bir fırsat olarak görsek ne güzel olurdu...Umarım ilerleyen toplantılarda bu şekilde gerçekleşir...Ben şahsen keyif alıyorum bu toplantılardan çünkü güzel yağları tatma fırsatı buluyorum.Onun dışında kendimi üretimde veya depolamada olabilecek hatalar konusunda eğitiyorum.Burnum ve ağzımın algılarını güçlendiriyorum, kendime güvenim artıyor:) Sevdiğim ve değer verdiğim insanlarla güzel birkaç saat geçirip sohbet ediyorum. Sonuç itibariyle keyifli zaman geçiriyorum ve güzel insanlar tanıyorum. Umarım benim gibi düşünenler vardır. İlerleyen günlerde tadım hakkında aldığım eğitimler ve benim tadımla ilgili gözlem ve algılamalarımı da paylaşacağım...Herkese iyi pazarlar...

23 Nisan 2009 Perşembe

Harika bir gün!...

Bugün 23 Nisan ve neşe doluyor insan:) Gerçekten de herşeye rağmen bugünün 23 Nisan olması ve geçmişte ne kadar büyük fedakarlıklarla kurulan bir cumhuriyette yaşadığımızın farkına varınca, insanın içini bir sevinç kaplıyor...Evet dünya eskisi kadar temiz, güzel, sağlıklı değil ama insanlar hala aynı mayadan...Termodinamikte doğadaki herşeyin zamanla düzensizliğe doğru gittiğini söyleyen bir yasa vardır...Geçmişle bugünü kıyasladığımızda, bilimadamlarının ne kadar haklı olduklarını görüyoruz...Dünyada düzensizliğe doğru bir gidiş var, bunu hepimiz kabul ediyoruz ama şimdi yapabileceklerimiz eskiye göre çok daha fazla...Evimizde oturduğumuz yerden bir çocuğun eğitim masraflarına kısa mesajla gönderdiğimiz bağışla destek olabiliyoruz, veya dünyanın başka bir yerindeki insanlarla internetten iletişim kurarak projeler üretip insanlığa faydamız dokunabiliyor ya da ziyaret ettiğimiz bir web sitesinden bir tıkla Afrika'da aç çocuklar için yiyecek yardımı talebinde bulunabiliyoruz...Evet bazen insan öyle durumlar oluyor ki, kendini hakikaten çaresiz hissedebiliyor ama diğer yandan yapabileceğimiz onca güzel hareketler varken neden ısrarla "Ben ne yapabilirim ki?!" diyerek kendimizi aciz göstermeye çalışıyoruz?...Lütfen bugün herkes kendine bir dakika bir süre tanısın ve şu soruyu sorsun: "Ben bu dünyada ne yapabilirim?" Eğer bu soruya cevap bulabiliyorsanız, bilin ki içinizdeki çocuk hala çakı gibi dimdik ayakta ve o halde bugün hepimizin bayramı kutlu ve mutlu olsun:) Sevgilerimle...

13 Nisan 2009 Pazartesi

HERŞEY SENDE GİZLİ

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL

SEN SAĞ BEN SELÂMET

Kurtarıcılar kurtara kurtara
Kurtardılar Memleketi memleket olmaktan


Can YÜCEL